TÜRK DÜNYASI İLE İLGİLİ ULUSAL VE ULUSLARARASI ÖRGÜTLER

 

Yeniden Büyük Oyun

Sovyetler Birliği’nin dağılması ile iki kutuplu dünya düzeni sona erdi. Amerika, Yenidünya Düzeni ve Küreselleşme ifadelerinin arkasında, merkezinde Amerika’nın olduğu tek kutuplu bir dünya düzeni öngörüyordu. Ancak ortaya çıkan kaosta, Sovyetler Birliği’nin bıraktığı boşluğu doldurma niyeti taşıyan ve gayret içinde olan ülkeler ve birliktelikler vardı. AB, Çin, Japonya, Rusya, Türkiye, İran, Suudi Arabistan bu gayreti gösteren ülkeler olarak ortaya çıkınca, Amerika’nın tek kutuplu dünya modeline karşı, çok kutuplu bir dünya alternatifi “de facto” olarak gündeme girdi. Rakip güçlerin ortak ilgi odağı Avrasya idi.

Bölgeye ilgi duyan bu güçlerin her birinin kendine göre sebepleri olmakla birlikte, Hazar havzasının hidrokarbon enerji kaynaklarından yararlanma arzusu en önemli sebep olarak ortaya çıkar. Bu jeo-ekonomik faktör yanında, Rusya’nın Orta Asya’da etki kaybını bir tehdit olarak algılaması, buna karşılık ABD`nin Terörist İslâmcılara karşı Afganistan`daki askeri varlığını destekleyecek birtakım önlemler araması gibi sebepler, hakimiyet mücadelesinin güvenlik boyutunu oluşturur. Bu iki boyuta ilişkin konumlarını güçlendirmek üzere başvurulan Rusya’nın Avrasyacılığı, ABD`nin demokrasi ve insan hakları savunuculuğu, Türkiye’nin Türk ve İslam Dünyasının birliği ve İran, Suudi Arabistan’ın İslam’ı canlandırmak gibi ideolojik argümanlarını bir üçüncü boyut olarak eklemek gerekir.

Türkiye Hazar doğal gaz ve petrolünün batıya taşınmasında bir terminal ülke olma pozisyonuna girince Rusya buna karşı çıktı ve alternatif güzergâhlar teklif etmeye başladı. 20. Asrın başlarında Rusya ve İngiltere’nin bölgedeki hâkimiyet mücadelesini simgeleyen bir isim olan Büyük Oyunun yeni versiyonu sahnedeydi. Aslında bu büyük oyun en az İskender zamanından beri var olan bir olguydu. Önceleri Çin, Hindistan`dan Avrupa`ya bir ticaret yolu olan İpek Yolunu elde tutmak temel sebepti. Deniz yolları İpek yolunun önemini paylaşmaya başlayınca batıda ana kara ve kenar çevre teorileri gibi hangisinin daha önemli olduğuna ilişkin farklı jeopolitik görüşler ortaya çıktı. Bir enerji kaynağı olarak hidrokarbon yataklarının değeri arttıkça ipek yolunun önemi yeniden artmaya başladı. Çünkü Hazar Havzasını ve buradaki petrol ve doğal gazı batıya, Çin’e ve Hindistan’a taşıyan güzergâhları kontrol etmek demek ipek yolunu kontrol etmek demekti.


Çarlık Rusya’sı zamanından kalan eski bir teklif olarak Avrasya, 1990’lı yıllarda konuşulmakla birlikte ciddi bir alternatif gibi görünmüyordu. Hatta 1996 yılında Rusya’nın Çin’le birlikte, İslâmcı teröre karşı bir savunma işbirliği olarak geliştirdiği daha sonra 2001 yılında Özbekistan’ın katılımı ile Şanghay İşbirliği Örgütü’ne dönüştürülen Şanghay Beşlisi, Rusya’nın Avrasya kavramından daha ciddi yaklaştığı bir gelişme idi.

11 Eylül 2001`den sonra dünyanın siyasî konjonktürü yeni bir döneme girdi. 11 Eylül’de Amerika`da cereyan eden saldırıların kim tarafından ve nasıl gerçekleştirildiği hâlâ belirsizliğini korumaktadır. Bu belirsizliğin de desteklediği komplocu teoriler bir yana, Amerika’nın, bu yeni döneme geçmek için fırsat kolladığı düşüncesi her geçen gün daha çok delil ve dolayısı ile daha çok taraftar bulmaktadır. İşte bu 11 Eylül saldırıları, kim tarafından ve nasıl yapılmış olursa olsun ABD`ye bu fırsatı vermiştir. Yani konumuz bakımından önemli olan 11 Eylül’ü kimin ve ne için yaptığı değil, 11 Eylül’ün ABD`ye aradığı fırsatı vermiş olmasıdır.

 

Avrasya İlgi Odağı

Avrasya’nın bölgesel bir işbirliği ve hatta bir bütünleşme teklifi olarak Rusya tarafından ciddiye alınması, işte bu 11 Eylül olaylarının arkasından Amerika’nın önce Afganistan’a sonra Irak’a girmesi ile birlikte olmuştur. Ve tabii Putin’in Rusya’nın başında oluşu, Rusya’ya psikolojik hareket kolaylığı sağlamıştır.. Amerika bölgede askeri olarak sadece Afganistan ve Irak’ta değil, Kırgızistan, Özbekistan, Gürcistan ve Azerbaycan’da da vardır. Bölge ülkelerinin Amerika’nın bu gelişinden bir şekilde rahatsız olmaları, Rusya’nın kendi inisiyatifinde bir Avrasya modelini ortaya atması için ciddi bir psikolojik ortam meydana getirmiştir.

Ne var ki bu Avrasya modeli, her Avrasyacıya göre farklı bir modeldir. Putin’in, Nazarbayev’in ve Namık Kemal Zeybek’in Avrasyaları aynı değildir. Konumuz Avrasya ülkeleri arasında iş birliği arayışları olmamakla beraber, bu konuya olumlu veya olumsuz yaklaşanlara tavsiyemiz, Avrasya’ya Türk Dünyası’na bir alternatifmiş gibi yaklaşmamak gerektiğidir. Yan, Orta Asya kavramını Türkistan kavramını unutturacak şekilde kullananlar olduğu gibi, Avrasya modelini Türk Dünyası yerine ikame etmek isteyenler ve buna karşı çıkanlar arasında, bu iki kavramı birbirinin alternatifi gibi görenler vardır, bu doğru değildir.

Sonuç olarak Avrasya bizim için, Rusya’sız yapamayacağımız Türk Dünyası bütünleşmesini bir şekilde bünyesinde taşıyacak bir işbirliği örgütüdür. Avrasya, AB’ye veya ABD-İsrail-İngiltere-Türkiye dostluğuna bir alternatif olarak görülmemelidir. Dolayısı ile, Avrasya, AB, ABD ile stratejik İşbirliği, İslâm Dünyası, Türk Dünyası birbirine alternatif değil, hepsini birlikte yürütmemiz gereken dostluklardır. Türkiye bunların birini diğerlerine tercih etme durumunda olmamalıdır.

 

Bölgesel Oluşumlar

1- Sovyetler dağıldıktan sonra bölgede yeni oluşumlar ortaya çıktı. BDT hemen Rusya’nın öncülüğünde oluşturumuş bir örgüttü ve eski Sovyet cumhuriyetlerinden 11’inin (Rusya, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan, Türkmenistan, Ermenistan, Belorusya, Moldova ve  Ukrayna) oluşturduğu bir örgüttü.

2- ECO (Ekonomik İşbirliği Örgütü – EconomicCorporation Organization) 1985 yılında İran, Pakistan ve Türkiye arasında bir anlaşmayla kuruldu. 1992 yılında örgüte Afganistan, Azerbaycan, Kazakistan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan ve Türkmenistan’ın katılımıyla örgüt genişledi.

3- Türkistan Cumhuriyetlerinden Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra kendi iradeleriyle aralarında bir ekonomik birlik kurmuşlardır. Sözü geçen ülkelerin Cumhurbaşkanları 29 Nisan 1994 tarihinde “Ortak Ekonomik Bölge” anlaşmasını imzaladıktan sonra 17 Temmuz 1998’de yapılan Ortak Konsey Toplantısında bu birliğin adını “Orta Asya Ekonomik Topluluğu” olarak değiştirmişlerdir. 1995 yılında dokuz milyon dolar sermaye ile kurulan bir bankası bulunan bu teşkilat halen ondan fazla önemli proje yürütmektedir. Türkiye 1999 yılında OAET (CAC)’ye gözlemci olarak kabul edilmiştir (TOBB, 2004).

Kardeşlerimizin bölgesel işbirliği için yaptığı diğer iki önemli anlaşmadan da bahsetmek gerekir: 1993 yılında Aral’ı Kurtarma Fonu ve 2006’da Semipalatinski’yi Nükleer Silahtan Arındırılmış Bölge İlan Eden Anlaşma.

4- 1997 yılında kurulan GUAM, Gürcistan, Ukrayna, Azerbaycan ve Moldova ülkelerinin oluşturduğu, onların isimlerinin bas harflerinden dolayı GUAM adını alan bir Demokrasi ve Ekonomik Kalkınma örgütüdür. Örgüt, demokrasiyi geliştirme ve destekleme politikaları çerçevesinde ABD tarafından desteklenmektedir. Özbekistan, 1999 yılında örgüte katılmış, 2005 yılı Mayıs ayında çekilmiş, bir müddet sonra da daha önce ayrıldığı KGAÖ`ne katılmıştır.

5- KGAÖ (Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü – Collective Security Treaty Organization) 7 Kasım 2002’de Rusya, Ermenistan, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Belorusya arasında kurulmuş bir örgüttür. Daha sonra örgüte Gürcistan, Azerbaycan ve Özbekistan üye olmuş, fakat Azerbaycan ve Gürcistan 2009’da Özbekistan ise 2012’de üyelikten çekilmişlerdir. NATO karşıtı ve NATO gibi çalışan bir örgüttür.

6- Şangay İşbirliği Örgütü: 1996 yılında RF, ÇHC, Kırgızistan, Kazakistan ve Tacikistan tarafından Şangay Beşlisi adıyla kurulan örgüt, 15 Haziran 2001 tarihinde  Özbekistan’ın da katılımıyla Şangay İşbirliği Örgütü adını almıştır. Bugün Hindistan ve Pakistan’da (üyelik süreçleri 2015’te başladı, 2017’de tamamlandı) örgüte üyedir. Afganistan, İran, Moğolistan ve Belorusya gözlemci ülkeler olup, Türkiye diyalog ortağı kabul edilen ülkeler arasındadır. (http://www.mfa.gov.tr/sanghay-isbirligi-orgutu.tr.mfa) Örgüt terörist eylem gruplarına karşı ve ABD’nin aynı gerekçeyle bölgede bulunmasına karşı kurulmuştur.

7- Avrasya Ekonomi Örgütü: (Karahan S, 2018, https://millidusunce.com/misak/avrasya-ekonomik-birligi-tutar-mi/) Örgütün temelleri Nazarbayev’in 1994’te yaptığı bir konuşma ile atılmış, akabinde Kazakistan, Rusya ve Belorusya 1995’te bir gümrük birliği anlaşması imzalamışlardır. Fakat 2010 yılında üç ülke arasında gümrük birliği fiilen uygulanıncaya kadar ciddi bir ilerleme olmamıştır. Nihayet 2015 yılı Ocak ayında Ermenistan ve Kırgızistan’ın da katılımıyla, Avrasya Ekonomik Birliği resmen oluşmuştur. Maksadı anlaşmada «bölgesel ekonomiyi bütünleştirmek» olarak ifade edilmektedir. Birlik, model olarak AB’yi almış olup, üye ülkeler arasında mal, sermaye, iş gücü ve hizmetlerin serbest dolaşımını öngörmektedir. Şu ana kadar örgütün başarılı olduğu söylenemez. Putin Çin’in İpekyolu Ekonomi kuşağı, Nazarbayev AB’yi kastederek ifade ettikleri «entegrasyonların entegrasyonu» kavramı, üye ülkelerin Avrasya Ekonomi Birliğini başka örgütlerle işbirliğine mecbur hissettiklerini göstermektedir.

Sonuç olarak, Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra geçen 27 yıllık sürede bahsettiğimiz bu ve diğer bölgesel işbirliği arayışlarının, büyük oyunda tarafların asıl oyuna girmeden önce yaptıkları deneme el ense çekmeleri olarak değerlendirilmelidir. Enerji hatları konusunda tarafların arayışları bu bölgesel işbirliklerinin hangilerinin etkin olacağında belirleyici olacaktır.

 

Türk Dünyası: Türkiye’nin Olduğu Örgütler

Türkiye’nin ulusal kurumlarını ve kardeş cumhuriyetlerle birlikte kurduğu kurumları tarih sırasıyla ele alacağız:

1- TİKA (UL): Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı 1992 yılında 480 sayılı KHK ile dönemin hükümeti tarafından Dışişlerine bağlı «Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı» adıyla kuruldu.  1999 yılında  Cumhurbaşkanlığı tezkeresi ile Başbakanlığa bağlanmıştır. 2001 yılında çıkarılan 4668 sayılı Teşkilat Kanunu ile adı «Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi  Başkanlığı» olmuştur. 24 Ekim 2011 tarihinde çıkarılan 656 sayılı KHK kararname ile TİKA yeniden yapılandırılmış ve adı «Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı» olmuştur. Nihayet 15 Temmuz 2018 tarihinde çıkan  4 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile de Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı, kamu tüzel kişiliğini haiz ve özel bütçeli bir kuruluş haline gelmiştir.

2002 yılında 85 milyon dolar olan ülkemizin toplam yardım 2017 yılında 8 milyar 120 milyon dolar oldu. Bu 2017 yılı dış yardımların yaklaşık 220 milyon doları TİKA tarafından yapılan yardımlardır. TİKA’nın verdiği bilgilere göre, ülkemiz en fazla insani yapan ülke durumundadır.

Bugün TİKA’nın 59 ülkede 61 program koordinasyon ofisi ulunmaktadır. Bu sayı 2002 yılında sadece 12 idi. TİKA şu anda 150 ülkede faaliyet göstermektedir.

2- TÜRKSOY (UA):

3- TÜRK DÜNYASI PARLAMENTERLER ASEMBLESİ (UA):

4- TÜRK KEǸEŞİ (UA):

5- YTB (UL)

6-YUNUS EMRE KURUMU (UL)

7- TÜRK AKADEMİSİ

8- TÜRK MÜZESİ

9- STK’lar: Türk Ocakları, Avrasya yazarlar Birliği, Türk Dünyası Mimar ve Mühendisler Birliği, Türk Dünyası Ekonomik Örgüt

 

Site içi arama

Site düzenlemesi Crystal Studio