16 Ocak Türk Dünyası Şehitler Günü olsun. 16 Ocak zaten Türkmen Şehitleri Günü olarak benimsendi. Sadece Türkmenlerin değil, 16 Ocak bütün Türk Dünyası için Şehitler Günü olsun. Niçin mi?

16 Ocak 1980 günü Irak’ta dört Türkmen önderi Abdullah Abdurrahman, Nejdet Koçak, Rıza Demirci ve Adil Şerif, Türk düşmanı Saddam Hüseyin’in emri ile idam edilmişti. Bunların içinde Nejdet Koçak’ı yakından tanıyordum. O ruhi ve fiziki güzellik timsali Nejdet ağabeyi anlatmadan önce, dört yiğit insanın darağacına gitme sebebi üzerinde kısaca duralım.

  • NİÇİN ASILDILAR?

26 Nisan 1976 günü Türkiye Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk, Irak Cumhurbaşkanı Hasan El Bekr’in davetiyle dört gün sürecek bir Irak gezisine çıkar. Kerkük’te Cumhurbaşkanımız resmi programa sığmayan bir kalabalıkla ve olağanüstü sevgi gösterileriyle karşılanır ve uğurlanır.  Saddam o dönemde Irak Devrim Konseyinin en etkili üyesi olup Hasan El Bekr’in arkasındaki gerçek ve gizli güçtü.


Cumhurbaşkanlığını darbeyle ele geçirdiği 16 Temmuz 1979’dan önce, 22 Mart 1979’da Nejdet Koçak ve arkadaşlarını Türkiye’nin casusu oldukları suçlamasıyla göz altına aldırdı. Cumhurbaşkanı olduktan sonra da 16 Ocak 1980 tarihinde idam ettirdi. Türkiye casusu olma suçlamasının ardındaki gerçek suçlama ise, Türkmenleri en tabii haklarına kavuşturmak için gizli saklı değil, açıktan Türkmen Kardeşlik Kulübü gibi STK’lar aracılığıyla faaliyet göstermeleriydi; ana dilleri Türkçeyi unutmasın diye Irak Türkmenlerine öncülük ediyorlardı. Rahmetli Ayvaz Gökdemir Irak Türkleri ile ilgili amaçlarını şöyle ifade ediyordu: “Nejdet Koçak’la özel müşterek meselemiz, işte kaderin böylesine acı tecelliler dönemini yaşayan mazlum ve çilekeş Irak Türklerini (şimdilerde Türkmenleri deniyor) mümkün mertebe kazadan beladan sakınmak, esirgemekti. Bize göre Iraklı Türkler için uygun siyaset, Irak’ın sadık tebaası olmak, isyancı, bölücü hareketlere karışmamak ve uzak durmak; bu iyi hâl karinesi ile daha önce Irak idarelerince tanınmış kültürel haklardan yararlanmaktı. Irak Türkleri kültür kimliklerini koruyarak ve Irak’ın iyi vatandaşları olarak yaşamalılardı. Elbette Türkiye’nin şefkat eli, himaye gölgesi, yeryüzündeki bütün Türkler için olduğu gibi Irak Türklerinin de üzerinde olacaktı. Irak’taki Türk varlığı, tarihin şerefli bir hatırası olmanın ötesinde Türkiye-Irak dostluğu ve işbirliğinin çok sağlam bir mesnedi ve köprüsü olabilirdi. Kerküklü bir Türk aydını olarak buydu Nejdet Koçak’ın meselesi.” Onların idam edilme sebebi yine Ayvaz Gökdemir rahmetlinin aynı yazısında ifade ettiği gibi “hem kendi milletinin hem dünyanın başına püsküllü bela olan kanlı diktatör Saddam, Nejdet Koçak ve Irak Türk Toplumu’nun çok değerli bir kısım önderlerini böylesine masum ve meşru bir dava sebebiyle astı. Bir eylem veya eylem teşebbüs hazırlığı tespit edildiği için değil, Irak Türk Toplumu aydın önderlerden, liyakatli temsilcilerden mahrum kalsın diye insanlar asıldı. Baas idaresi gibi bir idare, Saddam gibi kanlı bir diktatör, sebep veya bahane icadında asla güçlük çekmez; istediği kadar müfteri, ajan, ispiyoncu, istediği kadar provokatör alçak daima elinin altındadır. Zalim avcının köpek sıkıntısı olmaz.

Ayvaz ağabey rahmetlinin biz diye kastettiği insanlar, Galip Erdem, Nevzat Kösoğlu, Ayvaz Gökdemir, Nejdet Koçak, Acar Okan, Şeref Yılmaz, Sadi Somuncuoğlu, İbrahim Metin, Halil Özyıldız, Naci Özcan ve Nuri Gürgür Ağabeyler… Onlar Üniversiteliler Kültür Kulübünü 27 Mayıs sonrası şartlarda 1961’de kurmuşlar, daha sonra 1966’da kulübü dernek olarak yenilemişlerdi. Nejdet ağabey, ailesi Kerkük’ten gelen Acar ağabey ile akrabaydı, onlar kendi ifadeleriyle «Hak Dostları» olmak üzere, Büyük Türk Milletine hizmet etmek üzere, kendilerini yetiştirmek üzere bir araya gelmişlerdi.

  • NEJDET KOÇAK KİMDİR?

7 Nisan 1939’da doğdu. İlk, orta, lise tahsilini Kerkük’te tamamladı. Bu esnada Irak Türklerinin öncülerinden Binbaşı Ata Hayrullah’ın rahle-i tedrisinden geçti. 14 Temmuz 1958’de Irak’ta krallık Albay Abdülkerim Kasım Önderliğinde bir darbeyle tasfiye edildi ve Baas dönemi başladı. Bu sırada lise öğrenimini tamamlayıp Ankara’ya yüksek tahsile giden 19 yaşındaki Nejdet Koçak olayları görmüştü. 14-16 Temmuz 1959’da darbenin ilk yıldönümünde başta Ata Hayrullah olmak üzere 36 Türk’ün şehit edildiği, çoluk çocuk ayırtetmeden yakalanan her Türk’ün işkenceye maruz bırakıldığı katliama varan kanlı olaylara da bütün Kerkük’le birlikte şahitlik eden Nejdet ağabey Ankara’ya gelip Ziraat Fakültesi Makine Bölümüne girmiş ve 1962’de oradan Ziraat Yüksek Mühendisi olarak mezun olmuştur. Devlet Üretme Çiftlikleri Genel Müdürlüğünün (şimdiki adı Tarım İşletmeleri genel Müdürlüğü), Atatürk Orman Çiftliğindeki Merkez Atelyesinde göreve başlayan Nejdet ağabey, mezun olduğu bölümde doktoraya da başlamış ve 1969 yılında doktorasını tamamlayarak Irak’a dönmüştür. Bağdat Üniversitesi Mühendislik Fakültesinde görev yaparken 1976’da Doçent olmuştur. Nejdet Ağabey, yine kendisi gibi Etrak-i haricinden, Yugoslavya’dan, bugünkü Makedonya’nın Ohri şehrinden Türkiye’ye göç etmiş bir ailenin kızı olan meslektaşı Ayten Koçak ile evliydi. 2011 yılında kaybettiğimiz Ayten abla, vefatından birkaç ay öncesine kadar Türk Ocakları Genel Merkezindeki Türk Müziği korosuna kız kardeşiyle birlikte devam etmişti.

Maltepe’de Maltepe camiine yakın bir apartmanda otururlardı. Bağdat’a göreve gittikten sonra da o evi muhafaza ettiler, yanlış hatırlamıyorsam Ayten abla Köy Hizmetlerinde görevine devam ediyordu. Doktorasını bitirdikten sonra, Irak’a dönmesinde hayati tehlike olduğu gerekçesiyle gitmesini istemeyen kimi dostlarının sözünü dinlememiş, «ben Irak Türkü’yüm, kardaşlarımın yanında olmak zorundayım» diyerek Bağdat Üniversitesine gitmişti.

Evine bir Bayram Ziyaretine gitmiştik. Sadettin Ergeç, rahmetli Fazıl Demirci gibi Kerküklü arkadaşlarla beraberdik. Bana dönerek “Sanma ki sadece Kerküklüler benim kardeşim, sen de Türk Dünyasının her tarafındaki bütün Türk geçleri de benim kardeşimsiniz. Seni bu Kerküklülerden ayrı görmüyorum” demişti. Nejdet ağabey edep timsali bir insandı. Müeddepti. Dindardı, Türkçüydü. Yüzünde tebessümü hiç eksik olmazdı. Sevgi dolu bakışını unutamam. Rahmetliyi, gözlerinden sevgi taşan, sevgisi gözlerinden okunan insan olarak hatırlıyorum.

1976’da doçent olduğu yıllarda yine Türkiye’ye gelmişti. Ben asistandım. MHP Genel Merkezinde kısan süreliğine faaliyet gösteren, başında önce Prof. Dr. Kâmil Turan, sonra Prof. Dr. Haluk Karamağralı olan 5 kişilik bir Gençlik Koordinasyon Kurulunda görevliydim. Baas Partisi Gençlik Kollarının Çalışma Usul ve Esaslarıyla ilgili bir kitabı bana faydalanmam için vermişti. Konuştuğumuzu hatırlıyorum; o günlerde ülkücü gençler arasında bana çok saçma gelen bir slogan yaygınlaşıyordu: “emirde robot fikirde hür”. Biraz bundan şikâyet ettim. Rahmetli “başı bozuk, herkesin baş olduğu, herkesin lider olduğu bir hareket mi, yoksa iradesini büyüklerine teslim etmiş, mankurtlardan oluşan bir hareket mi, ortasını bulmak zorundayız” demişti.

  • 16 OCAK TÜRK DÜNYASI ŞEHİTLER GÜNÜ OLSUN

Daha önce bahsettiğim gibi 22 Mart 1979’da Türkiye lehine casusluk ve Türkçülük suçlamasıyla göz altına alınarak üç arkadaşıyla birlikte 16 Ocak 1980 günü idam edildi. Tutuklandığı haber alınınca Ankara’daki arkadaşları hükümet nezdinde birçok girişimde bulundular ama Türkiye’de yönetim kandırılmayı benimsemiş gibiydi, camiden çıkanlara kezzap attıkları suçlamasına inanmak kolaylarına geliyordu; hiçbir girişimde bulunulmadı.  İdamından hemen birkaç saat önce görüşebildiği Ayten abla ve gençlere şu tarihi sözlerle veda etti: “"Arkadaşlar, ağaç budandıkça göverir. Sizden ricam dâvâyı bırakmayın, sürdürmeye devam edin. Şunu bilin ki bütün korkunç ve dayanılmaz işkencelere rağmen kimsenin adını vermedik. Bize karanlık odalarda bizzat kendilerinin düzenlediği listeyi imzalatmak istediler, imzalamadık. Zaten bildikleri bir şey de yok. Ben şu anda her zamankinden daha çok huzurluyum. Allah'ımın huzuruna gönül rahatlığıyla çıkıyorum. Bayrağı sizlere teslim ediyorum, bu bayrağı şerefle taşıyacağınızdan eminin. Doğruluktan ve Allah yolundan asla ayrılmayın. Allah'a emanet olun..."

Suphi Saatçi dostumuzun ifadesiyle artık “darağacında sallanan dört bayrak” vardı.

16 Ocak Türk Dünyası Şehitler Günü Olsun, Süyünbike’yi, Osman Batur’u, Azadbeg’i, Memtili Efendiyi, Süleyman Çolpan’ı, Abdullah Kadiri’yi, Turar Rıskulov’u, Mağcan Cumabay’ı, Sultangaliyev’i, Ata Hayrullah, Abdullah Abdurrahman, Nejdet Koçak, Rıza Demirci, Adil Şerif, Muhsin Yazıcıoğlu’nu ve diğer şehitlerimizi 16 Ocak Günü analım. 12 Ocak 1881 Göktepe Savaşında, 19-20 Janvar (Ocak) 1990 Bakü olaylarında, 16 Jeltoksan 1986 Almatı Olaylarında, 1992’de Hocalı Katliamında verdiğimiz şehitleri de unutmayıp 16 Ocak Türk Dünyası Şehitler Gününde analım.

Site düzenlemesi Crystal Studio