“Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey!
Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?
“Tarih”i tekerrür diye ta’rif ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?”
Mehmet Akif Ersoy (r.a.)
15 Temmuzun sebep ve sonuçları üzerine daha çok yazılacak ve konuşulacaktır. Bu hain teşebbüs sonrası yapılması gerekenleri, önceki darbelerden ve savaşlardan, kısaca tarihten ibret alarak tanzim etmek yararlıdır. Utanç, üzüntü ve gurur duygularını bize aynı anda yaşatan bu tablonun bir daha yaşanmaması için yapılması gerekenler iyi düşünülmelidir.
Tarihten her zaman ve her olay vesilesiyle dersler aramak, ibretler çıkarmak gerekir. Hani merhum Mehmet Akif’in sözü vardır ya, “Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar / Hiç İbret alınsaydı tekerrür mü ederdi?”
Bu yazıda aşağıdaki değerlendirmeler yapılabildi. Şüphesiz tarihçilerimiz bunun dışındaki tarihi de, başka ülkelerde başka zamanlarda olmuş olayları da irdelemek durumundadırlar. Amerika kuzey güney iç savaşı, Endülüs Tarihi, Avrupa’da yüzyıl savaşları, Rusya Tarihi, Timurlular Tarihi, Afganistan, İran ve Hindistan tarihi ve kim bilir daha niceleri taranıp oradan kimlerin neler yaptığı, hangi isyanın nasıl ve niçin çıktığı, hangisinin nasıl önlendiği, hangisinin niçin önlenemediği vb birçok konu elbette bıkmadan öğrenilmeli ve çıkarılacak bilgi notları ibret levhaları şeklinde yetkililere sunulmalıdır.
Darbe bizim kaderimiz midir? Çünkü Türkiye tarihine baktığınız zaman Sultan Alparslan’ın öldürülmesi de dahil, darbelerle ilgili hafızamızın Türkiye devletinin kuruluşu kadar eski tarihlere gittiği ortaya çıkar. Milli hafızamızda bu kadar çok darbe hatırası oluşunun sebepleri üzerinde durmak zorundayız. Ve böylece bunun artık bir daha tekerrür etmemesi için tedbirler düşünüp bunları hayata geçirmek daha kolay mümkün olur.
- İyi bir asker olmak, Ehemmi mühime tercih etmemektir
Dünyanın herhangi bir yerinde herhangi bir zamanda herhangi bir savaşta olabilecek bir olay, bizim Harpler Tarihinde de vardır: Cephedeki komutan takviye ister. İhtiyat kuvvetleri komutanı göndermez. Gerekçesi: “Gönderirsem zaferi kazanacağız. O zaman cephe komutanı Genel Kurmay Başkanı olacak, ben de emekli edileceğim. Ülkeme, orduma bu kötülüğü yapmaya hakkım yok, o halde takviye göndermiyorum”.
1909, 31 Mart isyanını bastıran Yıldırım Harekat Ordusu başkomutanı Meşhur Mahmut Şevket Paşa, Balkan Harbinde verilen görevi kabul etmez, istifa eder. Çünkü kendi ifadesiyle: “Bu benim şöhretimi ve askeri şerefimi ihlal için verilmiş bir görevdi. Kabl ederek şöhretimi feda edemezdim!” Bir ordunun savaş üstünlüğü, fiziki gücünden hemen sonra moral değerlerine ve disiplinine bağlıdır. Balkan Harbinden önce askeriyede politika ve cuntacılık entrikaları, güven duygusunun ve emir komuta hiyerarşisinin kaybolmasına yol açmıştı. (Taha Akyol, 2013, Rumeli’ye Elveda, 100. Yılında Balkan Bozgunu, Doğan Yayınları, sayfa 61-62) Darbelerin önemli sebeplerinden birisi bu moral bozukluğundan kaynaklanan başıbozukluk değil midir? Disiplinsiz ve hırslı subay, hiyerarşiyi hiçe sayarak inisiyatif sahibi olmak için her yola başvurabilir. Ama ordunun savaş kabiliyeti de süratle aşağıya düşer.
15 temmuz darbesinin dikkat edilmesi gereken en vahim sonucu böyle bir güven kaybı ve başıbozukluktur. Elbette disiplini bozan, darbeye teşebbüs edenler ihanet suçu işlemişlerdir, cezaları da ihanetin cezası olmalıdır. Ama bu arada “kurunun yanında yaş da yanmamalıdır”; aman, Türk Silahlı Kuvvetlerinin savaş kabiliyeti zayıflamasın!
- 1912 Balkan Faciası: Ordu her an güçlü olmalıdır
Taha Akyol’un “Rumeli’ye Elveda” kitabından özetlediğim aşağıdaki manzara bugün de benzer endişeler uyandırmıyor mu (Sayfa: 36-46):
1908 tarihinde ikinci meşrutiyetin ilanı bir dönüm noktasıdır.Abdülhamit ikinci meşrutiyeti hangi baskılarla ilan etti? Darbeci subaylar, Balkanlarda komitacılarla mücadele ederken komitacılığı da öğrenmişlerdi. 1909’da tasfiye edilme korkusu yaşayan alaylı subaylar, zabitan-ı halaskâr isyan edince isyanı bastırmak üzere İstanbul’a gelen ve bastıran Yıldırım orduları bu ittihatçı genç subaylar ordusudur. Orduda yeniden yapılanma ve alaylı subayları tasfiye dönemi 31 Marttan hemen sonra başladı. Sonuç Bulgar Başbakanı Geshov, Temmuz 1912 ortalarında Yunan Büyükelçisine makamında “Türkler en zayıf dönemlerini yaşıyor. Yunan parlamentosu Giritli milletvekillerini adanın Yunan parlamentosundaki temsilcileri olarak kabul etsin. Böylece Türkleri tahrik etmiş oluruz. Savaşı onların başlatması bizim işimizi kolaylaştırır.”
Ondan sonraki birkaç ay içinde savaş hazırlıkları, savaşı meşrulaştırmaya yarayacak miting, saldırı, protesto eylemleri gırla gider. Ermeniler bile İzmir ve Çanakkale’de miting yaparlar. Genelkurmay Başkanı Yemene, oradaki isyanı bastırmaya gitmiştir. Vekili Halil paşa hükümete gönderdiği yazıda “Ordunun içinde bulunduğu durum dolayısıyla noksanlarının tamamlanması için beş senelik bir zaman kazanılması gerekmektedir.”
Değil beş yıl, beş hafta bile geçmedi. Bu yazının yazıldığı tarihten bir hafta sonra Karadağ’ın harp ilan ederek İşkodra’ya saldırmasıyla Balkan Harbi başladı. Selanik Hasan Tahsin Paşa’nın teslim ettiği bir ata yadigârıdır. Hasan Tahsin Paşanın hayatı, askeriyeye alınacak elemanların orduya mensubiyetten başka bir mensubiyeti ilk sıraya almayacak şekilde seçilmeleri ve yetiştirilmeleri titizliğine haklılık kazandıran bir emsaldir.
- 21. Asrın Cem Sultanı Olmak Kimseye Bir Şey Kazandırmaz
Fatih’in oğlu, Cem Sultan tahta çıkan kardeşi II. Bayezid Han’a karşı Avrupa devletlerinin, özellikle de Vatikan’ın elinde kullanılma potansiyeline binaen yıllarca tutulmuştu. Şimdi Fethullah Gülen de, Türkiye Hükümeti de, Amerika Birleşik Devletleri de böyle bir kullanma potansiyeli olmadığını görmelidir. Zaman 15. Asır zamanı değildir. Fethullah Gülen’in gizemli bir lider alternatifi olarak kullanılması mümkün değildir.
Ahali de, o zamanın olaylardan bihaber ahalisi değildir. Sanal medya sayesinde herkes her an her yerden istediği bilgiye, biraz kirli bilgileri ayıklama şartıyla, erişebilmektedir. Bu yüzden de kendi ülkesinde olmayan bir siyasinin dışarıdan mücadeleyle ülkede başarı kazanması günümüzde mümkün değildir.
- Osmanlı’da Taht Kavgaları
Osmanlıda taht kavgaları yüzyıllarca sürdü. Çünkü hangi şehzadenin veliaht olacağı açık bir mevzuatla belirlenmiş değildi. En büyük evlâdın padişah tarafından veliaht ilan edilmesi gibi bir teamül bile yeterli olmuyor, küçük şehzadeler isyan ediyor, tahta geçen, “Nizam-ı Alem için” ailenin bütün erkek üyelerini, yani kardeşlerini ve yeğenlerini boğdurup öldürüyordu. Bu, “ailenin en büyük şehzadesi, yani padişah oğlu, padişah olur” diye bir kural kabul edilinceye kadar sürdü ve Osmanlı hanedanına çok zarar verdi. Sadece hanedana mı? Ülkeye de…
- Aliye İzet Begoviç’i hatırlamak zamanıdır
1992-95 harbinde askerlerden birisi gelip “Sırplar bizim kadınlarımızı, çocuklarımızı ve yaşlılarımızı öldürüyorlar. Buna bigâne kalmamalıyız” dediğinde, Begoviç’in verdiği cevap hepimiz için ibretliktir: “Sırplar bizim öğretmenimiz değildir.” (http://listetek.com/haber/593) Bunu söyleyen insan sınavını vermiş bir insandır. Onun veciz sözlerinin hepsini bizim bilmemiz gerekir. Alıntıyı yaptığım sitede onun 19 sözü var. Onlardan iki tanesini daha konumuzla ilgisi bakımından yazayım: “Ölüme hazır olan insanlar, ölüme hazır olmayanlara karşı galip gelir” ve “Nefrete nefretle cevap vermeyin. Bosna için nefret çıkmaz sokaktır. Nefret sadece bizim ruhlarımızı zedelemiyor, Bosna'nın özünü de zedeliyor.”
- Kenan Evren Gibi Anılmak İstemem
Cumhurbaşkanımız, başkomutan unvanını da hatırlatarak, darbe karşıtlarının önderi konumuna gelmiştir. Doğrusu benim gönlümde de buna layıktır. Ancak yakın gelecekte bu konumunu kaybetme tehlikesi vardır. Kenan Evren de 12 Eylül darbesinden hemen önce ve darbeden hemen sonra gereken bir müdahaleyi yaptığı düşüncesiyle Türk Milletinin büyük bir bölümü tarafından takdir edilmişti. Ama kısa süre sonra, uygulama hataları ve kamu vicdanını yaralayan adaletsiz ve zalimane uygulamalar yüzünden bu konumunu kaybetti. Şimdi de yanlış ve suç kavramlarını ayırt etmeksizin, her yanlışı suç sayarak yapılacak tasarruflar Sayın Cumhurbaşkanımızı kamu vicdanında yükseldiği konumdan alaşağı edebilir. Bunun olmaması Cumhurbaşkanımızın ve idarenin dikkatiyle sağlanabilir.
Bir kere daha, demokrasi şehitlerimizin makamları mübarek olsun, Allah onlara rahmet eylesin ve gazilerimize şifalar versin.
22 ziyaretçi ve 0 üye çevrimiçi