Muhsin Başkan ve arkadaşlarının vefatı ile ilgili dosyayı Kahramanmaraş Cumhuriyet Başsavcılığı incelemiş ve zanlılar ile ilgili olarak takipsizlik kararı vermiştir. Bu karara itirazda bulunmak üzere hukukçu arkadaşlarımız hazırlıklar yapmaktadır. BBP Genel Başkanı bir basın toplantısıyla kararı benimseyemediklerini kamuoyuna açıklamış, BBP il teşkilatları ve Alperen Ocakları, bulundukları illerde adliye önüne siyah çelenk bırakarak kararı kınadıklarını göstermişlerdir.

Gerçekten karar yeniden gözden geçirilmelidir. Ancak kamuoyuna şunu anlatmakta da fayda vardır: Muhsin başkan bu dosyadan daha fazlasıdır. Dosya kapansa da, kapanmasa da onu davası ve fikirleriyle hatırlayacak, onu örnek alan gençler yetiştirecek, onun kişilik özelliklerini, duruşunu gelecek nesillere aktaracak bir irade elhamdülillah vardır. O, milletin vicdanında yaşamaktadır.


Bayram arefesinde Atatürk havalimanındaki menfur saldırıyla birlikte bu takipsizlik kararı da bizi üzmüştür, bayram sevincimiz buruktur, boynumuz bükük kalmıştır. Hüzünlüyüz. Ama kararlıyız. Muhsin Başkanı unutmayacağız, unutturmayacağız.

*                                   *                                            *

Onu, bu yazımda, tam da bu günlerde bize lazım olduğunu düşündüğüm bir özelliğiyle hatırlamaya çalışacağım. Bırakın insanları, her yaratılmışı Yunusça severdi. Bu sevgi, arkadaşları söz konusu olduğu zaman bir ummana dönüşürdü. Kendisine yanlış yapan, en ağır ve saygısız eleştirilerde bulunan arkadaşları karşısında yüzünde en fazla acı bir tebessüm olurdu. O bu özelliğiyle rahmetli Dündar Taşer’in tarif ettiği ülkücü, rahmetli Galip Erdem’in yokluğundan şikâyet ettiği sevgi insanıydı.

Bizim kitlemiz, Necip Fazıl rahmetlinin “saf çocuğu masum çocuğu Anadolu’nun” diye tarif ettiği Sakarya nehri gibidir, coşar, kıvrım kıvrım akar, sel olur taşar. Ama bir masum, bir saf tarafı vardır. Muhsin Başkan bunu bildiği için, zaten o bilinen sabır ve metanetiyle, arkadaşlarına açtığı kredi sonsuzdu. Kırılmazdı, affederdi. Arkadaşlar arasındaki meselelerde kılı kırk yarar, ne yapıp edip ikisini de küstürmeden çözümler bulmaya çalışırdı. Bu da bizi zaman zaman bıktırırdı, bayardı.

*                                   *                                            *

Büyük Birlik Partisinden ayrılmalar oluyordu. Bunlara tabiatıyla üzülüyor, kızıyorduk. O da üzülüyordu ama kızmıyordu. “Arkadaşımıza hakaret etmeyelim. Bizim MHP’den ayrıldığımız zaman bize yapılanları hatırlayıp biz, bizden ayrılanlara aynı şeyleri yapmayalım. Hata etmiştir, ama kendi bileceği iştir. Bize saygı göstermek düşer” diyordu.

Bu tavrı sadece ayrılışlarda değil, her durumda söz konusuydu. Bir arkadaşımız Büyük Birlik Partisine, genel olarak teşkilatlara zarar verecek yanlış bir harekette bulunursa, etrafına telkini, “sabırlı olun, kendisiyle konuşun, yargısız infaz yapmayın. Belki bir bildiği vardır, kendince bir sebebi vardır” mealinde olurdu.

*                                   *                                            *

Onu çok sevdiğinizi biliyorum. Artık yaşı yetmişe dayanmış, çoğunuzun “aksakal” kabul ettiği birisi olarak bu mübarek günlerde elimizi vicdanımıza koyalım diyorum. Birbirinize karşı, yanlış yaptığını düşündüğünüz arkadaşlarınıza karşı tutumunuz o çok sevdiğiniz insanınki gibi mi acaba? Şu ölümlü dünyada insan kalbi kırmaya değer mi? Varken bir de bakmışsın yoksun. Hepimiz “bir varmış bir yokmuş” olacağız.

Mahzun, ama vakur, endişeli ama geleceğe ümitle bakan canlar! Ölmeden evvel ölerek diri kalan sağlar, Bayramınız mübarek olsun.

Site düzenlemesi Crystal Studio